Babacan, Oxford Union’da konuştu: Halkımızın güçlü bir demokratik sisteme olan sarsılmaz bir iradesi var
“`html
T24 Haber Merkezi
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan müzakere süreçlerine dair önemli bilgiler paylaştı. Babacan, “2000’lerin başındaki on yıl boyunca, AB’nin ‘hayır’ cevabının yalnızca Türkiye’nin demokrasi düzeyine bağlı olmadığını anladık. AB’nin, çoğunluğu Müslüman olan bir demokratik ülkeyi kabul etme konusundaki isteksizliği de bu durumun bir parçasıydı.” şeklinde konuştu. Ayrıca, 2023 genel seçimleri ve 2024 yerel seçimlerine da değinen Babacan, “Seçimlere katılım oranlarımız her zaman dünya genelinde en üst sıralarda yer aldı. Halkımız, güçlü bir demokratik sisteme olan bağlılığını her daim sürdürüyor.” dedi.
Babacan, II. Elizabeth ve geçmişte görev yapmış İngiliz Başbakanları’nın katıldığı Oxford Union’da, ABD’nin eski başkanları Jimmy Carter, Richard Nixon, Ronald Reagan ile Almanya Başbakanı Helmut Kohl gibi birçok dünya liderinin katıldığı bir etkinlikte Türkiye’nin ve uluslararası gündemin olağanüstü gelişmelerini değerlendirdi.
Ali Babacan, şunları ifade etti:
“Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği müzakereleri, 2003 ve 2004 yıllarında Kopenhag siyasi kriterlerini yeterli bir düzeyde karşıladıktan sonra 2005 yılında başladı. O dönemde Türkiye’nin ilk Avrupa Birliği Başmüzakerecisi olma ayrıcalığını yaşıyordum. 2003 ile 2006 yılları arasında, Türkiye’nin AB’nin talep ettiği reformları hızla ve etkili bir biçimde hayata geçirebileceğini gösterdik. Bu reformlar, Türkiye’nin yönetim sistemini geliştirerek vatandaşlarımıza daha yüksek yaşam standartları sağladı. Ancak, bu süreç maalesef birçok siyasi engelle karşılaştı. 2000’lerin ilk on yılı, AB’nin ‘hayır’ demesinin yalnızca Türkiye’nin demokrasi konusundaki gelişim seviyesine bağlı olmadığını ortaya koydu. Almanya ile benzer nüfusa sahip ve güçlü bir dış politika izleyen bir ülkeyi benimsemekte zorlandılar.”
“Avrupa’daki Gelişmeler Kaygı Verici”
“Fransa, Türkiye’nin AB üyeliğine açıkça karşı çıktı. Almanya ise tam üyelik yerine ‘imtiyazlı ortaklık’ önerdi ancak bu ne gerçek bir imtiyaz sundu ne de anlamlı bir ortaklık oluşturdu. Tüm bu zorluklara rağmen, Türkiye’nin bir gün AB üyelik kriterlerini karşılayacağına ve hazır olacağına inanıyorum. Burada asıl soru, AB’nin bir gün Türkiye’ye hazır olup olamayacağıdır. Bugün Avrupa’da yaşanan eğilimler son derece endişe verici. Aşırı sağ, milliyetçilik, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi gibi olgular Avrupa siyasetinde karamsar bir tablo oluşturuyor.”
“Demokratik Sistem İçin Halkımızın İradesi Güçlü”
“2023 ve 2024, Türkiye için seçim yılıydı. 2023’te Cumhurbaşkanı Erdoğan kıl payı bir zafer kazandı. 2024 yerel seçimleri ise muhalefetin belirgin bir başarısıyla sonuçlandı. Bu seçimler, demokratik süreçlere dair yaşanan sıkıntılara rağmen, Türk halkının seçimlere olan inancını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu durum, ülkemizin kaderinin vatandaşlarımızın ellerinde olduğunu ve değişimin sandıkla mümkün olduğunu kanıtlıyor. Seçim katılım oranlarımız dünya genelinde her zaman üst sıralarda yer alıyor. Halkımız, güçlü bir demokratik sisteme duyduğu sarsılmaz inancı her daim koruyor. DEVA Partisi olarak bu amaca ulaşmak için durmaksızın çalışıyoruz.”
“İsrail’in Savaş Suçları ve Çifte Standart”
Babacan, İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarına ve Batı’nın tutumuna dikkat çekerek, “İsrail Başbakanı, insanlığa karşı işlediği suçlardan ötürü Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranıyor. Aynı zamanda İsrail Devleti de Gazze’de soykırım iddialarıyla Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanıyor. Bu tür suçlamalar, bir ülke ve lider için en ciddi suçlamalardandır. Uluslararası toplum, İsrail ve Netanyahu söz konusu olduğunda bu gerçeği aklında tutmalıdır. Bu bağlamda ahlaki bir netlik gereklidir. Ukrayna’ya yapılan saldırılara karşı uluslararası toplum güçlü bir dayanışma gösterirken, İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı baskıya karşı çift standart sergileniyor. Bu durum son derece kaygı verici.”
“Gazze, Ahlaki Üstünlüğün Mezarı”
“Ukrayna üzerindeki işgale karşı çıkarken Filistin’deki işgale destek vermek veya buna sessiz kalmak kesinlikle kabul edilemez. Ahlaki sadakat, ‘işgal’ kavramına, işgal edenin veya işgal edilenin kim olduğuna bakılmaksızın karşı çıkmayı gerektiriyor. Batı, ‘kurallara dayalı uluslararası sistem’ anlayışının geliştirilmesinde öncülük etti. Ancak, insani değerlerin ve hukukun üstünlüğünün kendi devletleri tarafından ihlal edilmesi, son derece üzücü. Artık bu hükümetlerin hukukun üstünlüğünü ve uluslararası mahkeme süreçlerini destekleyeceğinden emin olamıyoruz. Gazze, sadece masum çocukların mezarlığı değil, aynı zamanda Batı’nın ahlaki üstünlüğünün de mezarıdır.”
“Suriyeliler için Gelecek Umut Verici”
Suriye’deki Esad rejiminin tarihi bir çöküş yaşadığını belirten Babacan, bunun “Suriyeliler, bölge ve dünya için umut verici bir gelişme” olduğunu ifade etti. “Suriye halkının geleceği, hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik esaslara sahip ve belli bir refah düzeyini hedefleyen bir yapıda olmalıdır. Suriyeliler, korkunç bir zalimden kurtuldular. Bangladeş’te insanlar demokrasi talepleri için sokaklara dökülüyor. Güney Kore’deki gençler ise tek adam yönetimi kurma çabasına karşı duruyor. Kesinlikle inanıyorum ki, bir gün Filistinliler de özgür bireyler olarak yaşayacak ve kendi hür devletlerine sahip olacaklar. Ayrıca, Suriyeliler din, mezhep, siyasi görüş ve etnik köken ayrımı gözetmeksizin köklü bir demokrasi içerisinde yaşayacaklar. Batılı yönetimler, kendi halklarının taleplerini duyacak ve İsrail’e verdikleri desteği yeniden değerlendirmek zorunda kalacaklar. Türkiye de bir gün hak ettiği liderlikle küresel arenasında yeniden gurur kaynağı olacak.”
“`